Ana içeriğe atla

Seni Boşuna mı Yönetici yaptık ?



Sakin bir pazar sabahı, elimde çayımla Harvard Business Review’daki makaleleri okumaktayım. Deneyimli çalışanlar ile koçluk üzerine bir yazıyı okurken, uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konu kafamda yeniden belirdi. Yıllardır kurumlarda hem eğitmen hem de danışman olarak çalışmaktayım; özellikle son 4 senedir finans-bankacılık sektöründe giderek artan sıklıkta duyduğum bir cümle beni fena halde tedirgin ediyor;:
“Seni boşuna mı yönetici yaptık? Artık onu da sen bulacaksın”
Tabii sadece finans sektöründe değil, diğer tüm rekabetçi ve talepkar sahalarda da duyarsınız bu cümleleri. Üst Yönetici, altındaki yöneticiye söyler bu cümleyi. Nasıl bir yalnızlaşma ve yalnız bırakılma durumudur bu, değil mi?
“Sen Çözeceksin” 
Bir taraftan övgü var gibi, “bak ne güzel terfi ettirdik seni, biz potansiyeli tanırız.”
Bir taraftan tehdit var, “yapmazsan yapacak başkaları da var!”
Bir taraftan bıyık altından gülme var, “yaaa bak gördün mü, biz yıllardır böyle çalışıyoruz...”
Bir taraftan bedel ödetme var, “çok istedin, oldun – hadi çalış bakalım şimdi.”
Ama en çok da ne var, biliyor musunuz? Bilmeme – yardım edememe – acizlik.
Aslında üst yöneticinin koçluk yapmasını beklediğimiz bir anda gelir bu cümle ve her iki tarafı da yaralar maalesef. Acizlik var, çünkü üst yönetici de bilmiyor o problemin nasıl çözüleceğini, ona da zaten bir üstünden delege edilmiş durumda. Tam da kendisini şanslı hissediyordu halbuki, artık bu tarz problemlerle doğrudan ilgilenmeyeceği için. Önceki görevini diğerlerine göre başarı ile çözmüş, kendisini kuruma kanıtlamış ve terfisini almıştı. Şu anda kendisinden beklenen önceleri daha küçük ve dar bir pencereden bakarak çözdüğü zorluklara artık daha yukarıdan bakmak ve eski pozisyonunda olan diğer yöneticilerin problemlerini çözmesini sağlamak. Ancak yapmıyor – yapamıyor. Muhtemelen önceki pozisyonunda da mükemmel çözemiyordu ancak içlerinde ki en iyisi de oydu.
Ve bu yüzden aldığı terfi aslında belki de en büyük yenilgisi olacak.
Kurumun İnsan Kaynakları bölümünün yaptığı değerlendirme merkezleri, 360’lar ile yeni atanmış yöneticilerinin hangi yetkinlikleri geliştirmelerine ihtiyaç duyduklarını görüyor; belirsiz durumlarda problem çözme, baskı altında karar verme, büyük resmi görme, analitik düşünme… Üst yönetici ile paylaşıyor durumu, geribildirim veriyor. Üst yöneticinin ilk tercihi ne oluyor? Yollayalım hemen bir eğitime, dönünce mucizevi bir şekilde düzelsinler. Sonra eğitim duyurusu geliyor yeni yöneticiye. Bu arada Üst yöneticinin haberi de yok, astının ne zaman eğitime gideceğinden, eğitimin hangi konular için olacağından. Sonra, ofise, birime, şubeye geldiğinde bakıyor ki ast yöneticisi yok,
  • soruyor “nerede” diye,
  • cevabı alıyor “eğitimde” diye,
  • içinden söyleniyor “tam da zamanını bulmuşlar eğitime yollamak için” diye…
Ast Yönetici eğitimden dönüyor, zaten kafası karışıktı – şimdi de ideal dünya örnekleri ile doldu kafası, yapılması gereken diye anlatılan ancak kendi dünyasına nasıl uyarlanacağını hiç kestiremediği bir sürü örnek-analiz aracı-yap-yapmalar; iyice karıştı kafası. Aslında ihtiyacı şu; birisinin – tercihen yöneticisinin kendisine el vermesi-yol göstermesi, biraz koçluk biraz da mentorluk. Tüm bunlarla dönüyor işe, sonra kaldığı yerden aynen devam ediyor. Eğitimde olanlar eğitimde kalır!
Sonra dönemsel değerlendirmeler, kampanya sonuçları, rekabet verileri gelmeye başlıyor. Üst yönetici zaten farkında yolunda gitmeyen işlerin, düşük performansın. Ve şimdi karşı karşıya oturduklarında o muhteşem cümle çıkıyor üst yöneticinin ağzından:
“Seni boşuna mı yönetici yaptık? Artık onu da sen bulacaksın”
Halbuki ast yöneticinin yetkinliği henüz yeterli değil bu karmaşık problemleri çözmeye. Evet, diğer yetkinlikleri orta ve yüksek seviyelerde olabilir, ancak bugün, bu kritik anda kullanması gereken yetkinlikleri yetersiz. Bu onu kötü bir yönetici yapmıyor, sadece bugün için zorlanan bir yönetici yapıyor. Ancak farkında değil ki, karşısındaki yöneticisi de benzer bir durumda…
Aslında tüm sorunlar sadece bu üst yöneticinin çözümü bilmemesi ile kısıtlı değil, daha yukarıdan aşağıya inen şirket kültürünün de bir sonucudur. Kurumlarda üst yönetimce hedeflemeler yapılır ve bu alt kademelere yayılırken, bu hedeflere nasıl gidilebileceğini, stratejilerin nasıl uygulanacağını aşağı kademelerle konuşmadıklarından ve bu sebeple inanç sağlayamadıklarından dolayı sorunlu bir süreç başlıyor. Onlarca yönetici "biz konuşuyoruz" dedi, neyi kastettiğimi anlayınca, "aslında bu bizimle de konuşulmuyor" diye veryansın etti. Böyle durumlarda ast yöneticiler neye ve hangi kriterlere göre bu hedeflerin belirlendiğini, daha önceki dönemlere göre neleri farklı yapmaları gerektiğini, mevcut çoklu hedeflere göre işleri neye göre önceliklendireceklerini bilmeden başlıyorlar hedef takibine. İnsan kurallarını bilmediği bir oyunu kazanamaz ki!
Danışmanlığını yaptığım bir kurumda üst yönetimin, orta yönetim seviyesinin hedef kırma ve SMART hedef verme konusunda ciddi şikâyetleri vardı. Bu orta yönetimin astlarına doğru ve etkili hedef veremediği için hedef takibinin kurumda yetersiz olduğunu, hedef ilerlemelerinin ölçümlenemediğini, buna bağlı performans yönetim süreçlerinin de negatif etkilendiğini belirtiyorlardı. Önceden bu kadrıya bu konuda eğitim aldırmışlardı, birşey değişmemişti; artık süreçte "valla ben anlamam, bulacaksınız bir yolunu" aşamasına geçmek üzerelerdi. Son şansı (muhtemelen) bize verdikleri sırada farkettim ki, bu yöneticiler eğitim alsa da hayatlarında çok bir şey değişmeyecekti. Zira bu orta seviye yöneticilere son derece bulanık ve ölçümlenemez hedefleri veren yine onların üstü olan yöneticilerdi ve maalesef onlar da tam anlamıyla bilmiyordu hedefleri etkin şekilde nasıl kıracaklarını. Eğitim sonrası Direktör ve GMY seviyesi ile atölyeler yaptığımızda, onlar itiraf ettiler aslında buna yeterli zamanı hiç harcamadıklarını.
“Artık onu da sen bulacaksın”ı duymak istemiyorsanız, yapılması gerekenleri aşağıda bulacaksınız:
  • Şeffaf ve açıklayıcı bir kurum kültürü – pek düşünmeyiz ama üst yöneticilerin astlarına hesap vermeleri gerekmektedir böyle konularda.
    • Hedefler ile stratejilerin bağlantılarını göstermek
    • Mevcut KPI’ların birbirine göre önceliklerini kurmak
    • “Artık bunu çözmek senin işin” cümlesini kurmadan hedef vermeyi öğrenmek
  • Rol model olma (Lead by examples) – önce üst yöneticinin yaparak kanıtlaması gerekiyor.
    • Örnekler ve modeller ile kanıtlamak – tercihen şirket KPI takip/performans ölçüm sistemlerinin "what-if" analizlerini barındırması.
    • Üst yöneticinin bu problemin neden yaşandığı ve nasıl çözülebileceği ile ilgili net bir öngörüsünün olması ve gerektiği anda astına nasıl çözeceğini senaryolar ve rakamlarla kanıtlayarak aktarması.
  • Yol göstermek - Bu işin bir olur varsa nedir?
    • Mevcut kaynakları nerede nasıl kullanmalı?
    • Kaçırdığı veya az kullandığı bir kaynak var mı?
  • Sıfatlarla değil net davranış örnekleri ile yönetmek –ki bu ayrı bir yazı konusu olacak. Hatalı örnekler:
    • Xxx konusuna odaklanmanı bekliyorum
    • Yyy ürününe önem vermeni istiyorum
    • Zzz kişisine daha titiz davranman gerekiyor…





Kaynak: 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çağrı Merkezi Takım Liderin Görevleri

  Çağrı merkezi takım lideri veya supervisor, çağrı merkezindeki takımın yönetiminden sorumlu olan bir pozisyondur. Takım liderleri, müşteri temsilcilerinin işlerini yönetir, performanslarını takip eder ve takımın başarılı bir şekilde çalışmasını sağlar. İşte çağrı merkezi takım liderinin başlıca görevleri: Takım Yönetimi: Takım liderleri, çağrı merkezi takımının günlük faaliyetlerini yönetir. Bu, iş akışını planlamak, görevleri dağıtmak, takımın hedeflere ulaşmasını sağlamak ve takımın verimli bir şekilde çalışmasını sağlamak anlamına gelir. Performans Yönetimi: Takım liderleri, takım üyelerinin performansını izler, değerlendirir ve geri bildirim sağlar. Performans hedeflerini belirler, performansı izler, eksiklikleri belirler ve gerektiğinde eğitim veya destek sağlar. Ayrıca, takım üyelerine performans hedeflerine ulaşmaları için motivasyon ve rehberlik sağlar. Eğitim ve Geliştirme: Takım liderleri, yeni takım üyelerini eğitir ve onları çağrı merkezi süreçleri, müşteri hizmeti beceri

İyi bir takım lideri nasıl olmalı?

Hepimiz iletişimin önemli bir liderlik özelliği olduğunu biliyoruz. Buna rağmen araştırmalar sıklıkla liderlerin neyi, nasıl söylediklerine odaklanırken ekipleriyle ve çevrelerindeki insanlarla olan iletişimlerini es geçiyor. Takım lideri olmak için ekiple iletişim nasıl kurulmalı? Bir çalışanın takım lideri olabilmesi için ne tür becerilere ihtiyacı var? Sizin için araştırmacıların verilerine de dayanarak takım lideri olma sürecini inceledik. Beynin işleyişi üzerine yapılan yeni bir  çalışmaya  göre lider ya da liderlik potansiyeli taşıyan kişi ile takımındaki çalışanın arasındaki bağ, ekibin diğer üyelerinin kendi aralarında kurduğu bağdan daha güçlü. Yani bu durumda ekip içinde kurulan iletişimin daha zayıf olduğunu söyleyebilir miyiz? Max Planck Enstitüsü’nden Jing Jiang ve ekibinin yaptığı araştırma bunu tam olarak doğrulamasa da lider ışığına sahip kişinin kurduğu iletişimin gücünün dikkat çekici düzeyde farklı olduğunu belirtiyor. Lider özelliklerine sahip biriyle kurulan

Bir atışta 6 gelme olasılığı ?

Geçen sayıda sorduğumuz ve Olasılık Kuramının doğuşuna neden olan problemi anımsayalım.  Pascal ’ın yakın arkadaşı  Chevalier de Méré  bir kumarbazdı. Önceleri  “tek zarı dört atışta bir kez 6 getiren kazanır”  kuralıyla oynuyordu. Ama daha çok kazanmayı umarak, oyunu   “çift zarı 24 atışta bir düşeş getiren kazanır”  kuralıyla oynamaya başlamıştı. Ancak, bir süre sonra, bu kuralın daha az kazandırdığını farketti. Nedenini matematikçi arkadaşı Pascal’a sordu. Pascal bir süre düşündükten sonra problemin matematiksel çözümünü ortaya şöyle koydu. Bir zarı dört atışta enaz bir tane 6 getirme olasılığı nedir? Zarın altı yüzü olduğunu ve her yüzün gelme şansının aynı olduğunu düşünen Pascal, problemi tersinden aldı. Bir atışta 6 gelme olasılığı (1/6), hiç 6 gelmeme olasılığı (5/6) dır. 6 gelme ve 6 gelmeme olasılıkları toplamı daima 1 dir : (1/5) + (5/6) = 1 . İki atışta hiç 6 gelmeme olasılığı (5/6)(5/6) = 25/36 ; 6 gelme olasılığı 1 – 25/36 = 11/36 dır. Üç atışta hiç 6 gelmeme